Ya onu yakalamak için orada olmasaydım?

Sakaryali

Active member
Jordan’ı her bıraktığımda, bir şey bilip bilmediğini merak ederek onu aramaya başladım. Belki de çocuğu bir geri sayımla doğmuştu – ne kadar zamanı olduğunu bilen asker anne ve bu yüzden her sabah bu kadar yoğun bir şekilde kucağına alıyor, kucaklıyor, dua ediyor ve mırıldanıyordu.

Her zaman kapıya en yakın yeri seçti ve tank benzeri arabasını başkalarının etrafından dolanmak zorunda kalacağı yere park etti. Diğer herkes el salladı, ciyakladı ve çocukları kreşe götürdü. Ağlayan, hıçkıra hıçkıra ağlayan çocuklar bile kürekle içeri alındı.

Başka bir sabah saat 9’da bir Zoom görüşmesi yaptım ve hazır değildim. Diğer iki çocuğu bırakmıştım ama kreşe vardığımda kanlı bir araba kuyruğu vardı. Bütün kasaba uyuyakalmış mıydı?

Sonunda sıra bana geldiğinde, devasa SUV’un yanındaki otoparka girdim. Evet, işte oradaydı, askerin annesi sevgilisini şımartıyordu. Hepimizin acelesi olduğunu göremiyor muydu? Her sabah bir ayini olacaksa, bir yerde olması gereken bizlere yer açmak için neden kenara park etmiyoruz?

“Hadi, Jordan,” dedim, oyalanmasına vaktim olmadığı için onu yerden kaldırırken. Asker anneye gözlerimi devirdim.

Ama tabii ki beni görmedi. Gözleri sadece bebeğindeydi.

Yaz saati uygulaması değiştikten sonra çocuklar kalkmayı bıraktı. Tam sabah şifresini kırdığımı sandığım anda oyun değişti. Jax’in dişlerini fırçalamayı atlamasına izin verdim ve Allie’nin okula pijama üstünü giymesine izin verdim. Jordan’ın yüzünde topla vurulmuş bir palyaçonun şaşkın ifadesi vardı. Zar zor çalışabiliyordum.
 
Üst