Selin
New member
Bir Kararın Gölgesinde: Etik Terimi Üzerine Bir Hikâye
Selam forumdaşlar,
Bu akşam sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Hani bazen “doğru”yla “iyi” arasında kalırız ya… ne yaparsak yapalım içimizde bir sızı kalır. İşte bu hikâye, tam da o çizgide duran insanların hikâyesi. Başta kulağa bir felsefe konusu gibi gelebilir: Etik nedir? Ama biraz sabredin… Bu hikâyede sadece kavramlar değil, kalpler, vicdanlar ve kararların ağırlığı konuşacak.
---
Sabahın Sessizliğinde Başlayan Bir Tartışma
Bir kış sabahıydı. Yağmur ince ince yağıyor, şehir gri bir battaniyeye sarılmış gibiydi.
Küçük bir yazılım şirketinin ofisinde üç kişi erkenden toplanmıştı:
Murat, Zehra ve Ali.
Üçü de aynı projede çalışıyordu, ama o sabah konuları kodlar ya da raporlar değildi.
Konuları “etik”ti — ama farkında olmadan.
Bir müşterinin gizli verileri yanlışlıkla başka bir şirkete sızmıştı.
Hatayı fark eden Ali, dosyayı hemen geri çekmişti ama hasar çoktan oluşmuştu.
Şimdi, yönetime açıklama yapma vaktiydi.
Ve o masada, “doğru olanı mı yapacağız yoksa şirketi mi koruyacağız?” sorusu ağır bir şekilde asılıydı.
---
Murat: Strateji Önce, Duygu Sonra
Murat söz aldı.
Sert görünüşlü ama sakin bir adamdı.
“Bakın,” dedi, “etik dediğin şey duygusal bir mesele değildir. Stratejik düşünmeliyiz.
Bu konuyu açarsak hem müşteri hem şirket zarar görür. Önce hasarı kontrol altına alalım, sonra içimiz rahat etsin.”
Bu sözler, mühendis zihninin soğuk ama net bir sonucuydu.
Murat’a göre “etik”, sistemin sürdürülebilirliğiydi.
Bir kararın etik olması, herkesin uzun vadede fayda görmesiydi.
Kısa vadeli dürüstlük, uzun vadeli güveni sarsabilir diye düşünüyordu.
Mantıklıydı… ama soğuktu.
Zehra başını kaldırdı.
“Peki ya vicdanımız?” dedi.
“Yanlış yaptığımızı biliyoruz. Sessiz kalmak bizi güçlü mü yapar, yoksa korkak mı?”
---
Zehra: Empatinin Sesi
Zehra, ekibin tasarımcısıydı.
Yüzünde yumuşak ama kararlı bir ifade vardı.
“Etik benim için başkalarının görmediği yerde doğruyu yapmaktır,” dedi.
“Kimse bilmeyecek diye sustuğumuz her şey, bizi biraz daha köreltir.”
Ali, iki taraf arasında kalmıştı.
Zehra’nın duygularını anlıyordu, ama Murat’ın planlı düşüncesine de hak veriyordu.
Kafası karışmıştı.
Zehra devam etti:
“Etik, sadece kurallar bütünü değildir. Birinin zarar gördüğünü biliyorsak, sessizlik suça ortaklıktır.
Evet, şirket yara alabilir, ama güven kaybı daha büyük bir yara bırakır.”
O an odada sessizlik oldu.
Yağmurun sesi bile daha ağır gelmeye başlamıştı.
---
Ali: Arada Kalanların Hikâyesi
Ali, her zaman olaylara mantık çerçevesinden yaklaşan biriydi.
Ama o gün ilk defa sadece mantığın yetmediğini hissetti.
Bir yanda Murat’ın “koruma” stratejisi, diğer yanda Zehra’nın “vicdan” çağrısı vardı.
Kendi içinden bir ses şöyle diyordu:
> “Etik, herkesin memnun olacağı bir yol değil; bazen seni yalnız bırakacak bir karar.”
Bir süre sonra Ali ayağa kalktı.
“Ben bu durumu yönetime bildireceğim,” dedi.
Murat’ın yüzü gerildi. “Bizi riske atıyorsun, farkında mısın?”
Ali derin bir nefes aldı: “Evet, ama kendimi kaybetmeyi göze alamam.”
---
Gerçek Etik, Sonuçtan Çok Niyetle Ölçülür
Ali raporu gönderdi.
Şirket birkaç müşteri kaybetti, kısa süreli kriz yaşandı.
Ama birkaç hafta sonra, olay sektörde duyulduğunda beklenmedik bir şey oldu:
Diğer müşteriler şirketin dürüstlüğünü övmeye başladı.
Yeni iş teklifleri geldi, güven tazelendi.
Murat o gün Zehra’ya dönüp şöyle dedi:
“Sen duygusal davrandın sanmıştım. Ama belki de duygular en doğru stratejidir.”
Zehra gülümsedi. “Bazen doğru karar, en çok korktuğun karardır.”
---
Etik: Akılla Kalbin Ortasında Bir Yer
O sabah yaşananlar, üç karakterin hayatını da değiştirdi.
Murat artık “etik” kelimesini duyduğunda strateji değil, insan yüzleri görüyordu.
Zehra, duygularının da bir akıl biçimi olduğunu kanıtlamıştı.
Ali ise iki dünyanın arasında, en zor dersi öğrenmişti:
> “Etik, akılla kalbin aynı yöne bakabildiği anın adıdır.”
Çünkü bazen akıl “koru” der, kalp “açığa çıkar”.
Ve biz, hangisini seçersek seçelim, kendimizi o kararda buluruz.
Etik, yanlışla doğrunun matematiği değildir; vicdanın yön bulma yeteneğidir.
---
Etik Terimi Nedir, Gerçekten?
Etik, sadece felsefenin konusu değildir.
Günlük hayatın her kararında gizlidir.
Bir market kasasında fazla para üstü alıp sessiz kalmak,
bir arkadaşının sırrını korumak,
bir iş yerinde yanlışa göz yummamak…
Hepsi birer etik sınavıdır.
Etik terimi, Yunanca ethos kelimesinden gelir — “karakter” ya da “alışkanlık” anlamına.
Yani etik, aslında insanın kendisiyle kurduğu sözleşmedir.
Kimse görmediğinde bile, kendine “doğru” davranmak.
Bu, bazen kaybetmeyi, bazen yalnız kalmayı göze almak demektir.
Ama sonunda hep bir iç huzuru getirir.
---
Forumdaşlara Sorular
Şimdi sizlere sormak istiyorum, forumdaşlar:
- Siz olsaydınız Ali’nin yerinde ne yapardınız?
- “Etik” sizce duygularla mı başlar, yoksa akılla mı şekillenir?
- Bir yalan kimseye zarar vermiyorsa, yine de etik dışı mıdır?
- İş hayatında dürüstlük gerçekten kazandırır mı, yoksa sadece ideal bir masal mı?
Belki de en önemli soru şu:
Etik olmak, dünyayı değiştirmeye mi yarar, yoksa sadece insanın kendini kaybetmemesine mi?
---
Son Söz: Görülmeyen Aynalar
Etik terimi, kitaplarda kuru bir tanım olarak geçer ama hayatın içinde canlıdır.
Her sabah aynaya baktığımızda, o kavramla göz göze geliriz.
Kim olduğumuzu, kim olmak istediğimizi o an belirleriz.
Belki de etik, en çok şu cümlede gizlidir:
> “Doğruyu kimse görmese bile yapmaktan vazgeçmemek.”
Ve işte o zaman, etik sadece bir kelime olmaktan çıkar;
insanın iç sesi, toplumun vicdanı, karanlıkta bile yönünü bulduğu pusula olur.
Peki sizce forumdaşlar, bu pusulayı en son ne zaman dinlediniz?
Selam forumdaşlar,
Bu akşam sizlerle bir hikâye paylaşmak istiyorum. Hani bazen “doğru”yla “iyi” arasında kalırız ya… ne yaparsak yapalım içimizde bir sızı kalır. İşte bu hikâye, tam da o çizgide duran insanların hikâyesi. Başta kulağa bir felsefe konusu gibi gelebilir: Etik nedir? Ama biraz sabredin… Bu hikâyede sadece kavramlar değil, kalpler, vicdanlar ve kararların ağırlığı konuşacak.
---
Sabahın Sessizliğinde Başlayan Bir Tartışma
Bir kış sabahıydı. Yağmur ince ince yağıyor, şehir gri bir battaniyeye sarılmış gibiydi.
Küçük bir yazılım şirketinin ofisinde üç kişi erkenden toplanmıştı:
Murat, Zehra ve Ali.
Üçü de aynı projede çalışıyordu, ama o sabah konuları kodlar ya da raporlar değildi.
Konuları “etik”ti — ama farkında olmadan.
Bir müşterinin gizli verileri yanlışlıkla başka bir şirkete sızmıştı.
Hatayı fark eden Ali, dosyayı hemen geri çekmişti ama hasar çoktan oluşmuştu.
Şimdi, yönetime açıklama yapma vaktiydi.
Ve o masada, “doğru olanı mı yapacağız yoksa şirketi mi koruyacağız?” sorusu ağır bir şekilde asılıydı.
---
Murat: Strateji Önce, Duygu Sonra
Murat söz aldı.
Sert görünüşlü ama sakin bir adamdı.
“Bakın,” dedi, “etik dediğin şey duygusal bir mesele değildir. Stratejik düşünmeliyiz.
Bu konuyu açarsak hem müşteri hem şirket zarar görür. Önce hasarı kontrol altına alalım, sonra içimiz rahat etsin.”
Bu sözler, mühendis zihninin soğuk ama net bir sonucuydu.
Murat’a göre “etik”, sistemin sürdürülebilirliğiydi.
Bir kararın etik olması, herkesin uzun vadede fayda görmesiydi.
Kısa vadeli dürüstlük, uzun vadeli güveni sarsabilir diye düşünüyordu.
Mantıklıydı… ama soğuktu.
Zehra başını kaldırdı.
“Peki ya vicdanımız?” dedi.
“Yanlış yaptığımızı biliyoruz. Sessiz kalmak bizi güçlü mü yapar, yoksa korkak mı?”
---
Zehra: Empatinin Sesi
Zehra, ekibin tasarımcısıydı.
Yüzünde yumuşak ama kararlı bir ifade vardı.
“Etik benim için başkalarının görmediği yerde doğruyu yapmaktır,” dedi.
“Kimse bilmeyecek diye sustuğumuz her şey, bizi biraz daha köreltir.”
Ali, iki taraf arasında kalmıştı.
Zehra’nın duygularını anlıyordu, ama Murat’ın planlı düşüncesine de hak veriyordu.
Kafası karışmıştı.
Zehra devam etti:
“Etik, sadece kurallar bütünü değildir. Birinin zarar gördüğünü biliyorsak, sessizlik suça ortaklıktır.
Evet, şirket yara alabilir, ama güven kaybı daha büyük bir yara bırakır.”
O an odada sessizlik oldu.
Yağmurun sesi bile daha ağır gelmeye başlamıştı.
---
Ali: Arada Kalanların Hikâyesi
Ali, her zaman olaylara mantık çerçevesinden yaklaşan biriydi.
Ama o gün ilk defa sadece mantığın yetmediğini hissetti.
Bir yanda Murat’ın “koruma” stratejisi, diğer yanda Zehra’nın “vicdan” çağrısı vardı.
Kendi içinden bir ses şöyle diyordu:
> “Etik, herkesin memnun olacağı bir yol değil; bazen seni yalnız bırakacak bir karar.”
Bir süre sonra Ali ayağa kalktı.
“Ben bu durumu yönetime bildireceğim,” dedi.
Murat’ın yüzü gerildi. “Bizi riske atıyorsun, farkında mısın?”
Ali derin bir nefes aldı: “Evet, ama kendimi kaybetmeyi göze alamam.”
---
Gerçek Etik, Sonuçtan Çok Niyetle Ölçülür
Ali raporu gönderdi.
Şirket birkaç müşteri kaybetti, kısa süreli kriz yaşandı.
Ama birkaç hafta sonra, olay sektörde duyulduğunda beklenmedik bir şey oldu:
Diğer müşteriler şirketin dürüstlüğünü övmeye başladı.
Yeni iş teklifleri geldi, güven tazelendi.
Murat o gün Zehra’ya dönüp şöyle dedi:
“Sen duygusal davrandın sanmıştım. Ama belki de duygular en doğru stratejidir.”
Zehra gülümsedi. “Bazen doğru karar, en çok korktuğun karardır.”
---
Etik: Akılla Kalbin Ortasında Bir Yer
O sabah yaşananlar, üç karakterin hayatını da değiştirdi.
Murat artık “etik” kelimesini duyduğunda strateji değil, insan yüzleri görüyordu.
Zehra, duygularının da bir akıl biçimi olduğunu kanıtlamıştı.
Ali ise iki dünyanın arasında, en zor dersi öğrenmişti:
> “Etik, akılla kalbin aynı yöne bakabildiği anın adıdır.”
Çünkü bazen akıl “koru” der, kalp “açığa çıkar”.
Ve biz, hangisini seçersek seçelim, kendimizi o kararda buluruz.
Etik, yanlışla doğrunun matematiği değildir; vicdanın yön bulma yeteneğidir.
---
Etik Terimi Nedir, Gerçekten?
Etik, sadece felsefenin konusu değildir.
Günlük hayatın her kararında gizlidir.
Bir market kasasında fazla para üstü alıp sessiz kalmak,
bir arkadaşının sırrını korumak,
bir iş yerinde yanlışa göz yummamak…
Hepsi birer etik sınavıdır.
Etik terimi, Yunanca ethos kelimesinden gelir — “karakter” ya da “alışkanlık” anlamına.
Yani etik, aslında insanın kendisiyle kurduğu sözleşmedir.
Kimse görmediğinde bile, kendine “doğru” davranmak.
Bu, bazen kaybetmeyi, bazen yalnız kalmayı göze almak demektir.
Ama sonunda hep bir iç huzuru getirir.
---
Forumdaşlara Sorular
Şimdi sizlere sormak istiyorum, forumdaşlar:
- Siz olsaydınız Ali’nin yerinde ne yapardınız?
- “Etik” sizce duygularla mı başlar, yoksa akılla mı şekillenir?
- Bir yalan kimseye zarar vermiyorsa, yine de etik dışı mıdır?
- İş hayatında dürüstlük gerçekten kazandırır mı, yoksa sadece ideal bir masal mı?
Belki de en önemli soru şu:
Etik olmak, dünyayı değiştirmeye mi yarar, yoksa sadece insanın kendini kaybetmemesine mi?
---
Son Söz: Görülmeyen Aynalar
Etik terimi, kitaplarda kuru bir tanım olarak geçer ama hayatın içinde canlıdır.
Her sabah aynaya baktığımızda, o kavramla göz göze geliriz.
Kim olduğumuzu, kim olmak istediğimizi o an belirleriz.
Belki de etik, en çok şu cümlede gizlidir:
> “Doğruyu kimse görmese bile yapmaktan vazgeçmemek.”
Ve işte o zaman, etik sadece bir kelime olmaktan çıkar;
insanın iç sesi, toplumun vicdanı, karanlıkta bile yönünü bulduğu pusula olur.
Peki sizce forumdaşlar, bu pusulayı en son ne zaman dinlediniz?