Sakaryali
Active member
beni taşımak
40. yılımın kışında büyük bir ameliyat gerektiren bir kanser teşhisi aldım. Hastane çantamı hazırladım ve eşime, yürümeye başlayan çocuğuma ve bebeğime veda öpücüğü verdim. Orada, bir Kanada fırtınası bölgeyi her türlü yağışla dövdü. Yollar tehlikeliydi ama annem sanki sihir yapmış gibi vals yaptı. Sert bir banktan bir yatak yaptı ve oraya kendi evi adını verdi. Çocuklarımı özledim ama anneme ihtiyacım vardı ve o oradaydı. Beni kış fırtınasından bahara taşıdığın için teşekkürler anne: Çiçekler açarken iyileşiyorum. — Anne Marie keten
İtalyanca kopya kağıdı
Farklı ülkelerde yaşıyoruz ve iş yerinde bir dosya paylaştık. İçine basit İtalyanca kelimeler kaydettim. Sanki herkes seviliyormuş gibi özenle seçtim. Bazen merhaba demek, hoşça kal demek için onları alırdı. Bir hafta sonu en iyi arkadaşım bana “Neden ona ‘mi piaci’ yazmıyorsun?” (“Senden hoşlanıyorum”) diye sordu. Cesaretim yoktu ama sonunda ona bir aşk mesajı gönderdim. Sözlerinin bana geri dönmesini uzun süre bekledim. Hiç duymadım. Bu dosyayı tekrar açacak kadar cesur değildim. — Sarah Cipullo
Yeminlerin yenilenmesi (bir nevi)
Kocama evet dedikten neredeyse sekiz yıl sonra ona tekrar evet dedim. Bu sefer, Albuquerque’ye taşınmak için Los Angeles’taki hayatlarımızı kökünden söküp atmak bir “evet” idi. Balayı evresi çok önceden gelip geçmişti; birbirimizi ilk evet dediğimizden daha derin ve daha gerçek bir şekilde tanıyorduk ama yine de daha fazlasını istiyorduk. Birbirine olan o ikinci bağlılığı çok daha zengin, çok daha gerçek kıldı. Her şeyi ve herkesi geride bırakıp sevdiğiniz kişiyle yeniden başlamaya karar vermek kadar “tekrar yapacağım” diyen bir şey yok. — Diahann Reyes-Lan
Bir anne ve oğullarının heykeli
Bazen bitip özgür olacağım günlerin hayalini kuruyorum. Artık saçlarını, tırnaklarını veya sandviçlerinin kabuklarını kesmek yok. Oğullarımın ikisi de bana bağırdığında sık sık rüya görmeye başlarım. “Bana bağırma!” diye çıkıştım. “Kabuklarını keseceğim!” Ama sabahın erken saatlerinde, yatağıma girip küçük bedenlerini (her iki yanda birer tane) benimkine bastırdıklarında, zamanın durmasını diliyorum. Bir an için üçümüz aynı pürüzsüz taştan oyulmuş birer heykeliz. Mükemmel işlenmiş, sert kenarlar olmadan. — Anna Sullivan
40. yılımın kışında büyük bir ameliyat gerektiren bir kanser teşhisi aldım. Hastane çantamı hazırladım ve eşime, yürümeye başlayan çocuğuma ve bebeğime veda öpücüğü verdim. Orada, bir Kanada fırtınası bölgeyi her türlü yağışla dövdü. Yollar tehlikeliydi ama annem sanki sihir yapmış gibi vals yaptı. Sert bir banktan bir yatak yaptı ve oraya kendi evi adını verdi. Çocuklarımı özledim ama anneme ihtiyacım vardı ve o oradaydı. Beni kış fırtınasından bahara taşıdığın için teşekkürler anne: Çiçekler açarken iyileşiyorum. — Anne Marie keten
İtalyanca kopya kağıdı
Farklı ülkelerde yaşıyoruz ve iş yerinde bir dosya paylaştık. İçine basit İtalyanca kelimeler kaydettim. Sanki herkes seviliyormuş gibi özenle seçtim. Bazen merhaba demek, hoşça kal demek için onları alırdı. Bir hafta sonu en iyi arkadaşım bana “Neden ona ‘mi piaci’ yazmıyorsun?” (“Senden hoşlanıyorum”) diye sordu. Cesaretim yoktu ama sonunda ona bir aşk mesajı gönderdim. Sözlerinin bana geri dönmesini uzun süre bekledim. Hiç duymadım. Bu dosyayı tekrar açacak kadar cesur değildim. — Sarah Cipullo
Yeminlerin yenilenmesi (bir nevi)
Kocama evet dedikten neredeyse sekiz yıl sonra ona tekrar evet dedim. Bu sefer, Albuquerque’ye taşınmak için Los Angeles’taki hayatlarımızı kökünden söküp atmak bir “evet” idi. Balayı evresi çok önceden gelip geçmişti; birbirimizi ilk evet dediğimizden daha derin ve daha gerçek bir şekilde tanıyorduk ama yine de daha fazlasını istiyorduk. Birbirine olan o ikinci bağlılığı çok daha zengin, çok daha gerçek kıldı. Her şeyi ve herkesi geride bırakıp sevdiğiniz kişiyle yeniden başlamaya karar vermek kadar “tekrar yapacağım” diyen bir şey yok. — Diahann Reyes-Lan
Bir anne ve oğullarının heykeli
Bazen bitip özgür olacağım günlerin hayalini kuruyorum. Artık saçlarını, tırnaklarını veya sandviçlerinin kabuklarını kesmek yok. Oğullarımın ikisi de bana bağırdığında sık sık rüya görmeye başlarım. “Bana bağırma!” diye çıkıştım. “Kabuklarını keseceğim!” Ama sabahın erken saatlerinde, yatağıma girip küçük bedenlerini (her iki yanda birer tane) benimkine bastırdıklarında, zamanın durmasını diliyorum. Bir an için üçümüz aynı pürüzsüz taştan oyulmuş birer heykeliz. Mükemmel işlenmiş, sert kenarlar olmadan. — Anna Sullivan