Yerinde duramayan kişiye ne denir ?

Defne

New member
Yerinde Duramayan Kişiye Ne Denir? Bilimin, Beynin ve Hayatın Ortasında Bir Merak

Selam sevgili forumdaşlar,

Bugün sizlerle hepimizin çevresinde tanıdığı o “yerinde duramayan” insan tipini konuşalım istedim.

Hani otururken ayağını sallar, toplantıda kalem çevirir, film izlerken bile kalkıp mutfağa gider ya da “5 dakika” diye dışarı çıkar ama bir bakmışsın 3 saat boyunca sokaklarda gezmiş…

İşte o insanlar!

Bilimsel olarak neden böyle olduklarını hiç düşündünüz mü?

Bu yazıda, “yerinde duramayan kişiye ne denir?” sorusuna hem psikolojik hem biyolojik bir mercekten bakacağız.

Ama endişe etmeyin, bol teknik terim arasında kaybolmayacağız. Çünkü bu mesele, aslında hepimizin içinde biraz var.

---

Bilimsel Tanım: Hiperaktivite mi, Merak mı?

Bilimsel olarak “yerinde duramayan” davranış, genellikle hiperaktivite, dürtüsellik ya da yüksek uyarılma ihtiyacı ile açıklanıyor.

Özellikle nöropsikoloji alanında bu durum, beynin dopamin sistemiyle ilişkilendiriliyor.

Dopamin, beynimizin “ödül nörotransmitteri.”

Yani bizi motive eden, meraklandıran, hareket ettiren şeyin kimyasal karşılığı.

Bazı insanların dopamin reseptörleri daha az duyarlı oluyor, bu yüzden beyin sürekli yeni uyarılara ihtiyaç duyuyor: yeni fikir, yeni aktivite, yeni heyecan…

Bu durum bazen “Dikkat Eksikliği ve Hiperaktivite Bozukluğu (DEHB)” gibi klinik tablolarla kesişebiliyor.

Ama herkesin yerinde duramaması bir hastalık değil.

Bazen bu sadece yüksek enerjili bir kişilik tipi.

Psikologlar bu tipleri “novelty seeking” (yenilik arayışı yüksek) bireyler olarak tanımlıyor.

Kısacası, yerinde duramayan kişi bazen hiperaktif değildir; sadece beyninin canı sıkılmaya tahammül edemiyordur.

---

Beyinde Neler Oluyor?

Gelin biraz beyine zoom yapalım.

Bu davranışların merkezinde üç ana bölge var:

1. Prefrontal korteks (karar verme bölgesi)

2. Bazal ganglion (hareket düzenleyici)

3. Limbik sistem (duygusal merkez)

Yapılan EEG araştırmaları gösteriyor ki, yerinde duramayan bireylerde bu bölgeler arasında sürekli yüksek frekanslı iletişim oluyor.

Yani beyin neredeyse “boşta durmayı” reddediyor.

Hani bazı arabalar vardır ya, rölantide bile titrer; işte o insanlar da zihinsel olarak hep o halde.

Bu yüzden bir toplantıda sessizce oturmak onlar için “doğaya aykırı.”

Çünkü beyin sürekli “yeni bir şey yap” sinyali gönderiyor.

---

Erkeklerin Analitik Bakışı: Veriyle Sükûnet Arayışı

Erkek forumdaşlar bu durumu genelde “veri” ve “kontrol” açısından değerlendirir.

“Bu enerjiyi nereye kanalize etmeliyim?” diye düşünürler.

Bazıları spora yönelir:

“Günde 10.000 adım atmazsam huzur bulamıyorum.”

Bazılarıysa üretkenlik moduna geçer:

“Kalkıp bilgisayarda yeni bir tablo hazırlayayım, enerji boşa gitmesin.”

Bilimsel olarak da erkeklerde dopamin sisteminin rekabet ve sonuç odaklı çalıştığı biliniyor.

Yani hareket etmeleri sadece enerjiden değil, hedef arayışından da kaynaklanıyor.

Hedef yoksa huzursuzluk başlıyor.

Bu yüzden erkeklerde yerinde duramama hali genellikle “çözüm bulma dürtüsü”yle birleşiyor.

Kısacası erkek beyni şöyle diyor:

“Bir şey yapmazsam kontrolü kaybederim.”

---

Kadınların Empatik Yönü: Hareketle Bağ Kurmak

Kadınlar ise yerinde duramama durumunu genellikle duygusal enerji fazlalığı olarak yaşıyor.

Araştırmalara göre kadın beyninde ayna nöronlar (empatiyle ilgili sinir hücreleri) erkeklere göre daha aktif.

Bu da onları çevrelerine daha duyarlı hale getiriyor.

Bu yüzden kadınlar yerinde duramıyorsa, genellikle biri üzgündür, biri konuşmuyordur ya da bir mesele içlerine sinmemiştir.

Yani onların hareketliliği, genellikle sosyal bir enerji boşalmasıdır.

Klasik örnek:

Bir kadın sinirlendiğinde odada yürür, evi toplar, çamaşır yıkar.

Bu bir kaçış değil, duygunun dönüşümüdür.

Çünkü hareket etmek beynin serotonin salınımını artırır ve stres hormonunu düşürür.

Yani erkek için hareket “çözüm bulmak” anlamına gelirken, kadın için “hissini yönetmek” anlamına gelir.

---

Toplumsal Etiketler: “Duramıyor Yerinde” Deyip Geçmek Kolay

Toplumda bu tür insanlar genellikle “sabırsız”, “dağınık” ya da “huzursuz” etiketleriyle anılır.

Oysa bilim diyor ki: bu insanlar aslında yüksek adaptasyon kapasitesine sahip.

Yeni fikirlere çabuk alışırlar, kriz anında hızlı karar verirler ve değişime korkmadan girerler.

Elbette her şeyin fazlası sorun olabilir.

Ama “yerinde duramayan” kişilikler, dünyayı ileriye taşıyan dinamik beyinlerdir.

Edison, Leonardo da Vinci, Steve Jobs… Hepsi tam anlamıyla “yerinde duramayan” tiplerdi.

Onlar oturup dinlenmek yerine, hep “bir sonraki şeyi” düşünürlerdi.

Belki de onların beyni, bugünkü tabirle biraz “fazla uyarılmış”tı ama dünya tam da bu yüzden değişti.

---

Bilim Ne Diyor: Hareket Etmek Beyni Canlandırır

Harvard Üniversitesi’nin 2018’de yaptığı bir araştırmaya göre, kısa süreli fiziksel hareket bile beyin performansını %20 artırıyor.

Bu yüzden uzun süre oturan insanların dikkat süreleri azalırken, ara sıra hareket edenlerde yaratıcılık artıyor.

Yani belki de “yerinde duramayan” kişi, aslında beyin performansını optimumda tutmaya çalışıyordur.

Bu da bize gösteriyor ki, bazen “kıpır kıpır olmak” bir avantaj olabilir.

Hatta bazı şirketler artık bu enerjiyi bastırmak yerine kullanmayı seçiyor.

Toplantılarda yürüyüş bandı olan ofisler, “ayakta beyin fırtınası” oturumları tam da bu anlayıştan doğdu.

---

Forumdaşlara Sorular: Sizce Bu Enerji Fazlalığı mı, Yaşam Tutkusu mu?

Sevgili forumdaşlar,

Siz de kendinizi ya da çevrenizdekileri “yerinde duramayan” biri olarak görüyor musunuz?

Bu sizce bir eksiklik mi, yoksa hayat enerjisinin bir yansıması mı?

Bir düşünün:

- Biri otururken parmaklarıyla masaya ritim tutuyorsa, bu sabırsızlık mı yoksa beyin enerjisi mi?

- Bir diğeri sürekli yeni şeyler deniyorsa, bu odak eksikliği mi yoksa merak gücü mü?

Belki de “yerinde duramamak”, aslında hayatı tam anlamıyla yaşama isteğidir.

Kimimiz oturarak düşünür, kimimiz yürürken…

Ama sonuçta hepimiz kendi ritmimizi bulmaya çalışıyoruz.

Siz ne dersiniz forumdaşlar,

Belki de sorunun aslı şu:

“Yerinde duramayan” değil de, “dünyayı hareket ettiren” insanlara ne denir?
 
Üst