Yevmud din ne demek ?

Murat

New member
“Yevmud Din” — Hesap Günü ve Kalbin Sınavı

Selam dostlar,

Bugün size bir hikâye anlatmak istiyorum. Hani bazen kelimeler sadece anlam taşımaz da, kalbimizin derinliklerinde yankı bulur ya... İşte “Yevmud Din” kelimesi bende tam olarak öyle bir yankı bırakır. Arapça kökenli bu ifade, “din günü” ya da daha çok bilinen haliyle “hesap günü” demek. Fakat sadece bir dini kavram değil; bir hayat aynası, bir vicdan muhasebesidir.

Ve ben bu kavramı size bir hikâyeyle anlatmak istiyorum — bir kadının kalbiyle, bir erkeğin aklıyla, bir toplumun vicdanıyla örülmüş bir hikâye.

Bir Şehrin Kalbinde: Yevmud Din’in Başlangıcı

Bir zamanlar geniş bir vadinin içinde, küçük ama canlı bir şehir vardı: Darü’n-Nur. Bu şehirde insanlar sabahları birbirlerine selam verir, akşamları sokak lambalarının altında çay içip dünyayı tartışırlardı. Ama bir gün, şehirde tuhaf bir söylenti yayıldı: “Yevmud Din yaklaşıyor.”

Kimine göre bu büyük bir felaketin habercisiydi, kimine göre bir hesaplaşmanın, kimine göreyse ruhun uyanışının zamanıydı.

Ama herkesin dilinde aynı cümle dolaşıyordu:

> “O gün geldiğinde, herkes yaptığının karşılığını görecek.”

İşte hikâyemiz burada başlıyor.

Erkek Karakter: Selim — Akılla Yüzleşme

Selim, şehrin marangozuydu. Dürüst, çalışkan ama biraz mesafeli bir adam. Onun için hayat, netlik ve mantıkla örülmeliydi. “Yevmud Din” söylentilerini duyduğunda, önce gülüp geçti:

> “Hesap günü mü? Ben her hesabımı defterime yazarım. Kimin bana borcu varsa bilirim, kime borcum varsa öderim.”

Ama o günün gelip gelmeyeceği meselesi büyüdükçe, içinde kıpırdayan bir şüpheyle yüzleşti. Geceleri tezgâhının başında çalışırken, kendi iç sesiyle konuşur oldu:

> “Ya defterimde yazmayan ama kalbimde saklı borçlarım varsa?”

Selim’in “akıl”la kurduğu dünya, “vicdan”la sınanmaya başlamıştı.

Kadın Karakter: Zeynep — Kalbin Sesi

Zeynep, mahallenin öğretmeniydi. Gözlerinde hem merhamet hem sükûnet taşırdı. “Yevmud Din” sözünü duyduğunda, bir korku değil, bir farkındalık hissetti. Çünkü onun için o gün, cezadan çok hakikatin görünür olacağı bir zamandı.

Çocuklara okuma yazma öğretirken, onların gözlerinde gördüğü umutla şunu düşünürdü:

> “Belki de Yevmud Din, bir gün insanların birbirini yargılamadığı, sadece anladığı gündür.”

Kadınların empatik sezgisiyle baktığında, hesap günü demek; cezadan ziyade iyiliğin ölçüye döküldüğü gündü. Zeynep, şehirde bir şeyler değişmeden, o günün gelmeyeceğine inanıyordu.

Yolları Kesişir: Akıl ve Kalp Aynı Masada

Bir sabah, Zeynep’in okulunun çatısı çöktü. Şehirde herkes konuşuyor ama kimse yardım etmiyordu. O sırada Selim sessizce oraya gitti, elinde çiviler, tahtalar… Göz göze geldiler.

Zeynep gülümsedi:

> “Demek sonunda hesap günü geldi, Selim.”

> Selim şaşırdı:

> “Ne demek istiyorsun?”

> Zeynep:

> “Hesap günü bazen gökten inmez, kalbimizde başlar. Sen bugün kendinle hesaplaştın.”

O gün Selim’in aklı, Zeynep’in kalbiyle birleşti. O çatının onarımı, bir okuldan fazlasını kurtardı — bir topluluğun umudunu.

Yevmud Din’in Gerçek Anlamı: Hesap Değil, Hakikat

Zamanla şehirdeki insanlar şunu fark etti: “Yevmud Din” bir korku günü değil, bir uyanış günüydü.

Bir baba oğluna sarılmayı öğrendi, bir komşu yıllardır küs olduğu dostuna gitti, bir tüccar hakkını yediği işçinin kapısını çaldı.

Selim o gün, defterini kapattı. “Artık hiçbir hesap, kalbimdeki kadar doğru olamaz,” dedi.

Zeynep ise öğrencilerine şunu yazdırdı:

> “Yevmud Din, bir gün değil; her gün insan olma sınavıdır.”

İnsanlar o günden sonra birbirine “Hesabın açık mı?” diye değil, “Kalbin rahat mı?” diye sormaya başladı.

Erkek ve Kadın Bakışının Buluşması

Bu hikâyede Selim’in çözüm odaklı, stratejik aklıyla Zeynep’in empatik ve ilişkisel sezgisi birbirini tamamladı.

Erkek aklı, “sistemi düzeltelim” derken; kadın kalbi, “önce birbirimizi anlayalım” dedi.

İkisi birleşince “Yevmud Din” kavramı soyut bir korku olmaktan çıktı, yaşayan bir vicdan bilincine dönüştü.

Ve belki de hikâyenin en çarpıcı yanı buydu:

Yevmud Din, cinsiyetin değil, insanlığın ortak sınavıydı.

Yevmud Din Bugün Olsa...

Dostlar, bu hikâyeyi okurken düşünmeden edemiyorum:

Bugün “Yevmud Din” gelse, hepimiz neyle yüzleşirdik?

Bankadaki hesaplarımızla mı, yoksa kalbimizdeki pişmanlıklarla mı?

Birini kırdığımız için mi utanırdık, yoksa sessiz kaldığımız için mi?

Belki de bugün o günün küçük bir provası.

Birine yardım ettiğimizde, affettiğimizde, bir iyilik yaptığımızda, aslında Yevmud Din’in gölgesinde kendi terazimizi kuruyoruz.

Forumdaşlara Davet: Sizin “Yevmud Din”iniz Ne Zaman Başladı?

Şimdi sözü size bırakıyorum, dostlar.

Bu kavram sizde ne çağrıştırıyor?

Hiç kendi içinizde bir “hesap günü” yaşadınız mı?

Birine özür borcunuz kaldı mı?

Ya da birine ettiği iyilikle kendi Yevmud Din’ini ertelemiş biri oldunuz mu?

Yorumlarda kendi hikâyelerinizi paylaşın.

Belki birinizin iç döküşü, diğerinin vicdanını uyandırır.

Belki de bu başlık, hepimizin kendi iç muhasebesine açılan küçük bir kapı olur.

Son Söz: Yevmud Din, Kalbimizin Aynasıdır

Zaman geçer, şehirler yıkılır, para değişir, insanlar gider…

Ama “Yevmud Din” kalır.

Çünkü o, gökyüzünden inen bir gün değil; kalbimizin içinde her sabah doğan bir ışıktır.

Selim’in aklıyla Zeynep’in kalbi birleştiğinde, biz o günü yaşarız zaten — farkında bile olmadan.

Ve belki de gerçek soru şudur:

> “O gün geldiğinde değil, bugün kalbimizin terazisi ne söylüyor?”
 
Üst